28 Şubat 2009 Cumartesi

Haftasonu Ve Mevzular Arası Yiğit



-Yorgunuuum, hemi de nasıl? Valla yorgunluktan dilim dışarı çıkmış vaziyette post yazmaya çalışıyorum. Oysa hazır bizim uyku canavarını da uyutmuşken şöyle uzaktan bana göz kırpan canım yatağıma da kıvrılıp yatmak varken, bendeniz haldır haldır yiğit beyin bugün yaptıklarını yazıyorum. Tabi bir yandanda göndereceğim resimleri seçiyorum. Artık sabah gene uykulu gözlerle dolaşırız etrafta. Duyar gibiyim kızım zıbarda yat laflarını. Valla arkadaşlar şu aralar uykuda neymiş, yerim ben bu uykuyu modunda dolaşıyorum. Yani bomba gibiyim!! Neyse esas konumuza gelecek olursak bizim kuzu bugün ilk resim dersine girdi. Tek kelimeyle bayıldı. Evden zaten alışkındı boyalara,fırçalara ve hamura. O yüzden hiç yadırgayıp, ağlamadı. Ders saati boyunca sınıf içinde durup, dersin sonuna kadar yapılan bütün çalışmalara katıldı. Özenle süslediğimiz kediyi parçalamaya çalıştı ama olsun. Genelde ilk derslerde çocuklar yapılan çalışmalara katılmıyor hatta bazen ağlıyorlarmış. Ama benim sanat sever oğlum ders bitiminde sınıftan çıkmamak için ağladı. Eee zaten boya kalemini kaptımı evin her köşesine yaptığı çizimlerden belliydi resme karşı duyduğu aşk. Başlarda tamamen masumca odasının yerlerini çizmekle başladı. Bende gafil avlanıp, canım oğlumun yaratıcılığını engellememek adına, hiç sesimi çıkarmadım. Hatta salak gibi destekledim. Nerden bilebilirdim ki yiğit bey'in bu konuda sınır tanımayacağını. Hınzır, çaktırmadan evdeki bütün parkeleri, kapıları, duvarları kendi çalışma alanı haline getirdi. Hatta bulaşık makinası ve buzdolabının kapaklarını da. Sizin anlayacağınız o karalıyor ben temizliyorum. Ve bu kısır döngü halinde tam gaz devam ediyor. Bende İmdaaaaat durumu!!!! Yok ama kendim ettim kendim buldum. Şimdilerde yapma etme oğlum, kağıdın ve boyama defterinin dışında bir yer çizilmez desemde, yok anam dinleyen kim. İyi mi bide oğlumun gözünde şimdiden tutarsız bir anne oldum. Al sana yaratıcılık.

-Resim dersinden sonra oyun grubuna girdik. Bu hafta oyun grubunda konu atlardı. Ben at o kovboy oldu. Bir aşağı bir yukarı, dört nala gittik. Geçen haftalarda katılmadığı paraşüt açma ve tırmanma oyunlarına bu hafta katıldı. Her hafta katılım gösterdiği oyun sayısı artıyor. Tabi millet orda oyun oynarken banane ben kaydıraktan kayacam ya da top oynayacağım gibi tripleri var. Bu istekleri kriz haline dönüştürmeden (2 yaş sendromu) çözüyoruz. Ama genede bu iki saat boyunca yapılan ne boyalar ne de hoplamak zıplamak kuzuyu birazda olsa yormuyor. Valla ben yorgunluktan ölüyorum, o bana mısın demiyor. Eve gelince gene tam gaz kaldığı yerden devam ediyor. Evet kaldığı yer dedim çünkü bizim kuzu hiç durmadan, sırayla evdeki odaları dağıtıyor. Şu aralar işi itinayla oda dağıtmak. Arkadaşlar, kaşla göz arasında kitaplığı,mutfağı, odasını, cd'leri hatta kapıyı açık gördümü banyodaki kovaları. Hele o kovaların birinin içinde su varsa değmeyin kuzunun keyfine. Hiç abartmıyorum 15 dakikada ev tanınmaz bir hale geliyor. Bende gene imdat durumu!!!

-Yarın Barış evde yok. Malum fotoğrafcılık kursu başladı. Yarın sultanahmet'te tüm gün fotoğraf çekimleri var. Eğer ikna edersem onun gözünden, sultanahmet resimlerinin bir kaçını size yayınlarım. Valla bende koca bir gün evde kös kös oturmak yerine, yiğit'i mohini'ye götüreyim diyorum. Geçen gittiğimizde atölyelerin hepsi kapanmıştı, görememiştik. Hoş yarında hangi saatte ne var bilmiyorum ama gene de götüreyim diyorum. Artık tamamen şansımıza kalmış. Eğer hava biraz da güzel olursa azıcıkta dışarda ana oğul dolaşırız. Ama daha önce yiğit varken tek başıma araba hiç kullanmadım. Yolda durduk yere ağlar diye ödüm kopuyor.Valla ben zaten panik bir tipim, kimbilir o halde artık ne olurum allah bilir. Ama yiğit'le beraber araba kullanmaya bir yerden başlamak gerekiyor. O yerde benim için yarın.

-Son zamanlarda evde hayvan seslerini taklit etme furyası başladı. İnek gibi möö'leyip, kuzu gibi meee'liyoruz. Tabi kedi, köpek, kuş ve kurbağa seslerinden hiç bahsetmiyorum bile. Onları yapalı çok oldu. Yarım yamalakta domuz gibi oink oink demeye çalışıyor. Bide bir umursamazlık havasında herşeye ''amaaan'' deyi veriyor. Ağladığı zamanlarda ben yanına gidip ''ne oldu oğlum'' diye sorardım. Şimdi hem ağlıyor hem de kendi kendine ''nolduuu'' diyor. Çok komik gözüküyor.

-Şu aralar Aletha Solter'in Çocuk Yetiştirme Rehberi adlı kitabını okuyorum. Daha doğrusu fırsat buldukça okumaya çalışıyorum. Kitap, doğumdan yetişliğe kadar uyuşturucudan korunmuş çocuk yetiştirme taktiklerini anlatıyor. Malum ülkemizde uyuşturucu kullanım yaşı ilköğretime kadar indi. Kitabı bitirdikten sonra 0-3 yaş kısmını özet geçerim size.
- Geçenlerde gazetede okudum, herkesin çılgınca seyrettiği (internette ayda 2 milyon kişi tıklıyormuş. Düşünün artık, çılgınlığı) Zeitgeist belgeselini. Henüz biz seyredemedik. Eğer izlemek isterseniz ''zeitgeist the movie'' deyince nette çıkıyormuş. Ama iki gündür denememize rağmen biz başaramadık. Neyse okuduğum kadarıyla, iki film birden varmış. Kısaca dünyadaki her şey yalanmış. Dinlerin hepsinin yalan olduğunu (islam hakkında bir şey söylenmiyormuş), incil'in astrolojik bir metin olduğunu ve isa'nın da aslında var olmadığını söylüyormuş. 11 eylül için bir takım komplo teorileri sıralıyormuş. Ve var olan ekonomiden ve sistemden bahsediyor, demokrasi yoktur deniliyormuş. Yani sistem demokrasisi vardır deniliyormuş. Sonra da bu sistemin çökmek üzere olduğundan, yaşanılan krizinde bunun habercisi olduğundan bahsediliyormuş. Valla biz acayip merak ettik. Ama nette bir türlü bulamıyoruz. İki gündür barış'la aramızdaki mevzu bu... Acaba mı?
- Belediye seçimleri geçsede, bizde artık şu gürültü kirliliğinden kurtulsak. Valla dakka başı penceremin altından geçen ve bir türlü ne söylediğini anlayamadığım, seçim arabalarından bana öhhh geldi. Evde, iş yerinde kısacası her yerde onların sesi benim kulağımda.

-Evde son birkaç aydır televizyonsuzluktan kaynaklanan bir sessizlik var. Yaklaşık 2 aydır yiğit ayaktayken hatta genelde yattıktan sonra bile, evde hiç televizyonu açmıyoruz. Ben oğluna tv karşısında bir kaşık fazla yesin diye yemek yediren, hatta baby tv yararlı deyip gün içinde ara ara baby tv. seyrettiren, anne grubundandım. Ama kötü bir tecrübeyle bunların hepsinin oğlum için çok zaralı olduğunu öğrendim. O yüzden bizim evde, eski dost yeni düşman televizyon, artık yok. Valla, iyiki de yok. Daha çok oyun oynar, daha çok üreten ve birbiriyle daha çok konuşan bir aile olduk. Televizyonsuz bir hayat herkese şiddetle tavsiye edilir.

- Son günlerde yiğit'in eline yemesi için bir şey verdiğimde, doğruca odasına gidip, yatağının üstüne çıkıyor. Orda yiyor veya parçalayıp atıyor. Aslında ben ona koltuğun üstünde yemesini öğrettim ama yiğit, odasında yemeyi tercih ediyor. Sanırsam aitlik duygusundan.
-Yiğit 20 aylık olduğu zaman yatağının kafesini çıkarmıştık. Başlarda uyku esnasında yere düşer diye korktuk ama çocuğumuz yatağında özgürce yatmalı deyip çıkarttık. İyiki de çıkartmışız. Şimdi gece uyandığı zaman çıplak ayaklarla koştura koştura yanımıza geliyor. Kuzuyu ortamıza alıp, maaile sarılıp uyuyoruz. Mutluluk bu olsa gerek. Valla birden oğlumu öpmek istedim. Arkadaşlar bu yazı burda biter, bendeniz de oğlumu öpüp, yatağına gider.

4 yorum:

Güneş Akay dedi ki...

Demet amma uzun yazmışsın o yorgunlukla tebrik ederim seni,tv konusu bütün ailelerin kafasında soru işareti ama önünede geçilemiyor sanırım.
Sevgiler

Rahsan Collyer dedi ki...

Nerdesiniz yahu merak etmeye başladık. Herşey yolundadır umarım? Yeni haberler, yeni fotolar bekliyoruz sizden Demetcim. Bi de en kısa sürede bu tarafa bir yolculuk Deniz'lerle...

Güneş Akay dedi ki...

Nerelerdesiniz???Merak ettim doğrusu,iyisinizdir umarım..
Sevgiler.
www.gunescuneyt.com

demet'in dunyası dedi ki...

iyiyim, iyiyiz kızlar. sadece bu aralar yiğit fazlaca hareketlendiğinden evde olduğum zamanlar, vakit onun arkasını toplamakla geçiyor.iş,sınavlar,ev ve yiğit'den geri kalan zamanlarda ise uyuyorum. inanın o da günde maksimum 5 saat.oysa o kadar çok birikti ki paylaşacak şeyler... okunacak yazılar... ama en kısa sürede yazacağım bizden haberleri.
Rahşan, valla ne güzel olur aslında. en kısa sürede yapalım bir program.
Güneş, teşekkürler.