2 Ocak 2009 Cuma

Yılbaşı Ertesi ...


Bizdeki belirsizlik yılbaşı gününe kadar devam etti. En sonunda oğlumuzuda alıp Carousel'e gittik. Maksat Yiğit'in oradaki atlıkarıncaya ve jetonla çalışan oyuncaklara binmesi, kuzuya parmak boya almak ve bir şeyler yemekti. Eeee birde Yiğit'in alışveriş merkezini çok sevdiği düşünülürse kuzu için harika bir yılbaşı akşamı programıydı tabiki bizim içinde onla olmak zaten harikaydı.




Sokağı çok seven oğlumun atti çığlıklarıyla arabaya bindik. Yol boyunca favori şarkılarımız olan ''bir arslan miyav dedi, mini mini bir kuş, küçük asker''şarkılarını alkışlar eşliğinde söyleyerek Carousel'e gittik. Bilmem bütün çocuklarmı bu alışveriş merkezlerini çok seviyor yoksa bizim kuzumu sevgisini çok abartıyor hiç anlamadım. Görmeniz lazım el havada çığlıklar atarak ortalıklarda dolaşıyor. Bu arada ilk atlıkarınca deneyimimiz ise şaşkınlıkla geçti. Atlıkarıcanın yoğun ışıklarının şaşkınlığı içinde atının önündeki boruya sımsıkı sarılıp babasının koruması altında defalarca döndü etrafında. Sanırım hoşuna gitti. Jetonla çalışan oyuncaklara gelince onlardan daha önce tecrübeliydik. O oyuncaklara bayılıyor, kuzuyu ordan indirebilene aşk olsun.





Tam Yiğit'i bindiği oyuncaktan aşağı indirme konusunda ikna savaşı içindeydik ki arkadaşlarımız arayıp yemeğe çağırdılar. Bizde kuzuyla ufak çaplı bir savaşdan sonra(iki yaş sendromu, sormayın halimiz vahim) mertere arkadaşlara gittik. Saat 00:05'e kadar ordaydık.Yedik, içtik, eğlendik. Akşam gayet güzel geçti. Gece yaklaşık 2:00'ye kadar herşey yolundaydı. O saatten sonra Yiğit'in ağlamasıyla uyanıp sabaha kadar hiç uyumadık. Malum Yiğit'in kronik bir uyku bozukluğu var bizi tanıyan herkes bunu bilir. Her akşam biraz uyuyabilmek için kuzunun gözünün içine bakarız. Maalesef yılbaşı geceside sizi 2009'da daha kötü geceler bekleyecek heeey hazırlıklı olun dermişcesine hiç uyumadı. Yatağın içinde deliler gibi bir sağa bir sola dönüp durdu. Valla bir gün bu anlarını kameraya çekip yayınlayacağım. Bakıp göreceksiniz bir insan ancak bu kadar sıkıntılı yatar. Sanki uyumaya çalışmıyor, yatakla kavga ediyor. Artık dayanamayıp sabaha karşı Barış'ı salona gönderip kuzuyu yanıma aldım. Güç bela maaile iki saat uyuyabildik. Bu kaos dün gecede aynen devam etti. Valla artık bu konuda bir pedagoga gitmeyi planlıyoruz. Hatta uyku bozuklukları ile ilgili merkezler var oradanda yardım alabiliriz. Tabiki yardımdan kastım ilaç değil. Bu konuda asla oğluma hiç bir ilaç vermem.Aylar önce doktorumuz arzu ederseniz kimyasal ilaçlar var verebilirsiniz dedi ama biz reddettik. O sağlıklı olsun yeter, varsın biz uykusuz kalalım.





Ooo baktım da hem uzun hemde bizim için sıkıcı şeylerden bahsettiğim bir yazı olmuş. Birazda bizden güzel bir haber vereyim. Bizim kuzu dün sabah itibariyle parmak boyasıyla ilk şaheserini yaptı. Bizde bu sanat değerini buzdolabının üstünde sergilemeye başladık. Buyrun, kuzunun tek resimlik sergisine hoşgeldiniz
:o)

4 yorum:

Zorda Sükunet dedi ki...

ben yeğenimin hep sanatçı bir ruha dahip olduğunu savunmuştum :D

İçimden Geldiği Gibi dedi ki...

merhaba ziyaretiniz için teşekküre geldim.yiğit artık abi olmuş.kızımla arasında 2 ay var sanıyorum...daha önce bu tür bir çalışma yaptırmadım sadece kalemle boyama yapıyoruz...çok tatlı bu prens allah bağışlasın..sağlıcakla kalın..

demet'in dunyası dedi ki...

tekrar hoşgeldin içimden geldiği gibi, yiğit parmak boyayı çok sevdi.sanırsam çocuklar boyanın ellerine bulaşmasına bayılıyorlar.deneye bilirsin mutlaka senin prensesde sever.

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

şu masada oturup boya yaptığı, bir yandan da kameraya bakış attığı fotoya, ordaki ifadesine, elma yanaklarına bayıldım